Suriye’de 5 yılı dolduran iç savaş milyonlarca kişinin ülkelerinden kaçıp güvenli topraklara sığınmasına neden oldu. Bu ülkelerin başında Türkiye gelirken daha iyi şartlarda yaşamak isteyen mülteciler Avrupa ülkelerine göçü seçiyor. Suriyeli mültecileri kabul etmeyen Avrupa, sınırlarını geçen mültecilere ise insanlık dışı muamelelerde bulunuyor. Mültecilerin tercihlerinden biri olan Danimarka’da bazı kreş ve okul kafeteryalarında zorunlu olarak domuz eti servis edilmesi, Kanada’nın mültecilerden uçak masraflarını bile istemesi, Almanya’nın ise yüzme havuzlarına göçmenlerin girmesi yasağını getirmesi Avrupa’nın insanlık değerlerini sorgulattı.
Suriyeli mültecilerin Batı ülkelerinde gördüğü insanlık dışı uygulamalara dünyanın çeşitli ülkelerinde tepkilere neden oluyor. Yaşanan bu insanlık ayıbını AjansHaber’e değerlendiren Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, “Dünyanın neresinde olursa olsun mazlum mazlumdur. Hangi dilden, hangi ırktan, hangi inançtan olursa olsun, zalimin karşısında ezilen, yaşamı elinden alınmaya çalışılan o mazluma duyarsız kalan, onun acısını hissetmeyenin, bırakın medeni olmayı insanlık sınavında da sınıfta kaldığı kesindir” dedi.
Suriye’de çıkan iç savaştan kaçıp, kendilerine yeni bir yaşam kurabilmek hayaliyle Avrupa’ya giden Suriyeli mülteciler, insanlık dışı uygulamalarla karşılaştı. Suriyeli mültecileri ülkesine kabul etmek istemeyen Avusturya, sınıra 2 bin 200 asker yerleştirmişti. Avusturya, artan sığınmacı akımını önlemek için Macaristan’a tren seferlerini durdurmuş ve Macaristan’dan gelen A4 otoyolunu trafiğe kapatmıştı.
Macaristan sınırında Viyana’ya geçmeyi bekleyen 7 bin 500 sığınmacı da kabul edilmedi. Yerel yöneticiler, bu kadar sığınmacıyı ağırlayamayacaklarını ifade ederek federal hükümetten çözüm bulmasını istedi.
Macaristan sınırına yığılan sığınmacılardan birine bir gazeteci tarafından atılan çelme ile sorgulanmaya başlayan ‘Batı vicdanı’ hemen her gün yeni haberlerle pes dedirtiyor. Macar gazeteci tarafından çelme takılarak düşürülen baba ve kucağındaki oğlu, 4 milyon Suriyeli mültecinin sembolü olmuştu.
DANİMARKA’DA ‘ZİYNET’ SKANDALI
Danimarka'da, ülkeye gelen göçmenlerin ziynet eşyasına el konularak masraflarının karşılanmasını öngören kanun çıkarıldı. Göçmenlerin nişan yüzüğü, saat ve cep telefonuna el konulmayacağı belirtilirken, mültecilerin üzerinden çıkan 300 Euro’dan yüksek değerdeki ziynet eşyasına el koyulacağı açıklandı.
DANİMARKA’DA ‘ZİYNET’ SKANDALINDAN SONRA ŞİMDİ DE DOMUZ ETİ ZORUNLULUĞU
Danimarka, ülkeye gelen göçmenlerin ziynet eşyasına el konulması skandalından sonra bir skandala daha imza attı. Danimarka'da bir şehrin belediye meclisi, kreş ve okulların kafeteryalarında domuz servis edilmesini zorunlu kıldı.
Randers Belediye Meclisi, aldığı kararın gerekçesini, "domuzun Danimarka yemek kültürünün merkezi ögelerinden biri olması" şeklinde açıkladı. Belediye meclisi, her ne kadar inançlarına aykırı geldiği için kimseyi domuz yemeye zorlama gibi bir amaçlarının olmadığını söylese de alınan karar, sığınmacı karşıtı Danimarka Halk Partisi (DDP) tarafından büyük bir memnuniyetle karşılandı.
ALMANYA’DA ERKEK MÜLTECİLERE HAVUZA GİRME YASAĞI
Almanya'nın Bornheim kentinde kadın müşterilerden ve çalışanlardan gelen şikayetler üzerine erkek mültecilerin kentteki bir kapalı yüzme havuzuna girişine yasak getirildiği açıklandı. Yasak bir süre uygulandıktan sonra gelen tepkiler üzerine kaldırıldı.
YUNAN SAHİL GÜVENLİK, MÜLTECİ BOTUNU BATIRDI
Aydın Didim Tekağaç Burnu güneybatısında 12 Kasım 2015 tarihinde Yunanistan Sahil Güvenlik ekipleri tarafından mültecilerin bulunduğu lastik botu batırıldı. Lastik botu patlatan Yunan Sahil Güvenlik ekipleri bölgeden hızla uzaklaşırken yaklaşık 58 mülteci Türk Sahil Güvenlik ekipleri tarafından son anda kurtarıldı.
KANADA UÇAK MASRAFLARINI BİLE İSTİYOR
Kanada hükümeti bir yandan sığınmacı alımını durdurduğunu açıklarken, diğer yandan ülkeye giriş yapmış olan sığınmacılardan kendilerine verilen uçak masrafları kredisini istedi.
Kanada'nın uyguladığı kuralda hükümet, mülteci olarak ülkeye kabul edilen kişilerin uçuş ve transfer maliyetlerini karşılamaları için kendilerine kredi sağlıyor. Uygulamaya göre bu kişiler Kanada'ya adım attıkları günden itibaren üç aylık bir süre içinde bu kredileri ödemeye başlamaları gerekiyor.
Suriye’de kendi ülkesine uyguladığı vahşi politikalarla sorgulanan Esed rejiminin yanı sıra aslında ‘medeniyet’ denildiğinde akla gelen bu ülkelerin yaptıkları da kendileri için bir sınamaya dönüşmüş durumda. Her fırsatta insan haklarının önemine vurgu yapan Batı ülkeleri, konu Suriyeli mülteciler olunca aynı hassasiyeti gösteremedi. Suriyeli mülteciler Batı ülkeleri için bir sınav oldu ve Batı medeniyeti insanlıkta sınıfta kaldı.
“BATININ 2 DAMARI DURDURULMADIKÇA ÇİFTE STANDART DEVAM EDECEKTİR”
Suriyeli mültecilerin Batı ülkelerin gördüğü insanlık dışı uygulamaları AjansHaber’e değerlendiren Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu Batı ülkelerinin Suriyeli mülteciler karşısındaki tutumunu sert sözlerle eleştirdi:
Suriyeli mültecilerin Batı ülkelerine göçü, onların kendi gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasına aracı oldu. Batının 2 damarı var ki o damar durdurulmadıkça bu tür çifte standart yaklaşımlar devam edecek. Birincisi batının sömürgeci damarıdır. İkincisi de ötekileştirici damarıdır. Batının ileri teknolojisi, yakaladığı ekonomik gelişmişlik, bütün bunların gerçek medeniyet tarifini yapmakta yetersiz kaldığını ortaya koymak gerekir.
“ÇIKARLARINI SURİYE ÜZERİNDEN DEVŞİRENLER İNSANLIK DRAMININ SEBEBİDİR”
Suriye’deki iç savaşı başlatanlar, sürdürenler, Suriye’yi terörize edenler ve küresel çıkarlarını Suriye üzerinden devşirmeye çalışanlar, bu insanlık dramının sebepleridir. Dolayısıyla bir yanıyla bu tür coğrafyalara çomak sokacaksınız, çıkarlarınızı tahkim etmeye çalışacaksınız ya da en azından hiç müdahil olmayacaksınız. Diktatörler eliyle her türlü zalimliğin ürettiği mazlumlara duyarsız kalacaksınız. Öte yandan size yönelen bu tür insani akımlara da en sert tedbirleri alıp, duvarlar örüp, sınırlarını kuvvetlendirip, insanların kıyılara vurmasına seyirci kalacaksınız. Bu çifte standart sürdüğü sürece, ötekileştirici ve sömürgeci damar devam ettiği sürece, Batı cephesi arasından bu sorunların bitmesi de mümkün değil.
“SADECE KENDİ SINIRINDAKİLERİN HAKKINI SAVUNANLAR MEDENİ OLAMAZ”
Bugün medeniyet ya da medeni olan insanın yeni bir tarife ihtiyacı vardır. Şu önermeden yola çıkmak gerekir; “Bir canlı acı duyuyorsa o canlıdır ama bir başkasının acısını duyabiliyorsa o canlı insandır” Dolayısıyla sadece kendi sınırları içinde yaşayana insanlık gösteren, sadece kendi sınırları içindekilerin hakkını savunan bir anlayıştan medeni tarif olmaz.
“BATI İNSANLIK SINAVINDA DA SINIFTA KALDI”
Dünyanın neresinde olursa olsun mazlum mazlumdur. Hangi dilden, hangi ırktan, hangi inançtan olursa olsun, zalimin karşısında ezilen, yaşamı elinden alınmaya çalışılan o mazluma duyarsız kalan, onun acısını hissetmeyenin, bırakın medeni olmayı insanlık sınavında da sınıfta kaldığı kesindir. O açıdan bu tür sorgulamalar hep yapılmalıdır.
“DÜNYANIN GERÇEK MEDENİYETİN İNŞASINI SAĞLAYACAK BİR SEÇENEĞE İHTİYACI VAR”
İslam coğrafyasının ana damarı kardeşliğe, hoşgörüye, hangi ırktan olursanız olun barış temelini oluşturmaya yöneliktir ama bu cevherin işlenmediğini görüyoruz. Sürekli İslam coğrafyasının da terörize edildiğini görüyoruz. PKK odaklarının uzantılarıyla bunun yerleştirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bu durum Batı’daki bu yaklaşımları da cesaretlendiriyor. Bir alternatifinin olmadığı rahatlığıyla hareket ediyor. Oysa dünyanın insanlığa, barışa katkı sunacak gerçek medeniyetin inşasını sağlayacak bir seçeneğe ihtiyacı var.
